"Burası gerçek dünya peri masalı değil, yaralı kalbim."

~~~~

Şeyda, herkesin imrenerek baktığı Çulhaların bir tanecik kızı. Ona yüklenmiş bu sıfatın ağırlığı altında kendi hayatını özgürce yaşayamayacağını düşünmektedir. Bu düşüncenin verdiği öfkeden ise buz pateni yaparak ve Yağız'ı izleyerek kurtulmaktadır.

Yağız Kahraman, nam-ı diğer Buzda Sevişen Adam. Gizemli halleri ve buz üzerindeki harika gösterileri ile tüm kadınları etkisine alır. Tabii bunların arasında Şeyda Çulha da var. :)

Gizemli kahramanımız Yağız, bir gün Şeyda'ya hem çok şaşırtan hem de hayır diyemeyeceği bir teklifte bulunur. Geçmişte yaşadıklarının benzerliği nedeniyle birbirlerine iz kardeşi diyen Şeyda ve Yağız'ın yolculuğunda hem hüzünlü geçmişlerine hem de heyecan dolu yolculuğuna tanıklık ediyoruz.

~~~~

“Karanlığın arasından aydınlanan güzel bir ışık.Kalbini ısıtan güzel bir gülümseme. Ruhuna değen ela bakışlar. Ona doğru çekildiğin güzel bir ten. Gözlerimi yakan ama yine de kendine baktıran bir adam. Yağız Kahraman.” 

~~~~

Kalp Ne İsterse O Olur, Meryem Nart'ın kaleminden okuduğum ilk kitaptı. Hem konusu ile hem de tasarımında mor rengin kullanılması sebebiyle dikkatimi çeken KNİOO'u beklentimi karşılar şekilde heyecanla okudum. Yazarımızın akıcı anlatımı ve kurgudaki sürprizleri de bu heyecanı arttırdı diyebilirim.

Şeyda'nın hayatından bu denli bezmiş olmasının sebebini, Yağız'ın gizemli duruşunun arkasında neler yaşadığını, ikilimizin çıktığı yolculukta nelerle karşılaşacağını merak ederek çevirdim sayfaları. Sonunda ise tam bir sürprizle karşılaştım. Hiç beklemediğim bir sonla karşılaşınca devamında neler olacağını acayip şekilde merak ediyorum. İkinci kitabı nasıl beklerim bilmiyorum. :))

Benim gibi yoğunluğunuzu ve yorgunluğunuzu unutturacak, okurken sizi içine alacak türde kitap okumak isterseniz Kalp Ne İsterse O Olur'u tercih edebilirsiniz. ♥

~~~~

"İstediği kadar mayın sersin yoluma,ben gördüğüm mücevherden vazgeçmem."

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı: KNİOO
Yazar: Meryem Nart
Yayınevi: Ephesus
Sayfa Sayısı: 400
Baskı tarihi: Haziran 2021

 


"Bir yerde kıtlık varsa bilin ki o toprağın insanları birbirlerini sevmeyi, yetimi kollamayı unutmuştur. Kıt olan toprak değil, kalplerdir."

~~~~

6 nüfuslu bir ailenin üçüncü çocuğu olan Fahriye, annesi ve kardeşleri ile Kore Savaşına gitmiş olan babalarının dönüşünü büyük bir heyecanla ve özlemle beklemektedir. Bekledikleri gün gelip çattığında ise büyük bir sürprizle karşılaşırlar. Babası evlerine geri dönmüştür fakat yanında bir kadın ve kucağında bir bebekle. Bu gün Fahriye ve ailesi için dönüm noktası olur. Hayatın zorlayıcı yüzüyle karşılaşırlar ve mücadeleleri başlar.

Kim ne derse desin hep kalbinin sesini dinleyen Fahriye, umudunu ve sevgiye olan inancını kaybetmez. Günün birinde kendisi gibi bildiği dünyaların ötesini düşleyen çoban Salih ile tanışır ve gönlünü ona kaptırır. Kadınların evleneceği adamı seçmesinin hayal olduğu bir dönemde aşık olduğu adamla birlikte olması hayatının şansıdır. Fakat hayat acımasız yüzünü göstermeye devam ederek Fırtına Fahriye'yi sınamaya devam eder ve aklının ucundan dahi geçirmeyeceği bir kadere sürükler.


1950’li yılların Türkiye’sinden günümüze uzanan ve gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlanan Mavi Dantel, güçlü kadınların tüm imkânsızlık, acı, ıstırap ve zorluklara rağmen umuda ve cesarete tutunmaktan asla vazgeçmediğini etkileyici bir dille anlatıyor. (Tanıtım Bülteninden Alıntı)


Favori yayınevlerim arasında olan Arkadya Yayınları'nın ilk Türk yazarı Çağla Çakır'ın Mavi Dantel kitabının çıkacağı haberini gördüğüm ilk anda, bu kitabı okumalıyım diye düşünmüştüm. Yayımlandıktan kısa bir süre sonra elime ulaştı ve merak içerisinde okuyup bitirdim. (Kişisel yoğunluğumdan dolayı yorumlamakta biraz geciktim ama onun için mazur görün.😇)

~~~~

"Kader armağanını sunmadan önce bir insanı kaç kere sınar?"

~~~~

Güçlü kadın hikayelerini okumayı çok seviyorum. Bu sebeple Mavi Dantel'e başlamadan önce seveceğimi biliyordum ve yanıltmadı da. :) Kitabın gerçek bir hayat hikayesini anlattığını bilerek okuduğum için ayrıca kalbime dokundu. Fahriye'nin tüm yaşadıklarının gerçek olduğunu bilerek okumak, yaşadığı onlarca zorluğa rağmen savaşmaya devam etmesi, güçlü duruşu.. Yüz yüze tanışma fırsatım olmasa da hikayesini öğrenmek, onu tanımak benim için çok kıymetli.  Yazarımız Çağla Çakır'a, anneannesine verdiği sözü tutarak hikayesini bizlerle paylaştığı ve Fırtına Fahriye ile tanışmamıza vesile olduğu için teşekkür etmek istiyorum.

Mavi Dantel, yazarımızın ilk kitabı olmasına rağmen anlatımı öylesine güzeldi ki. Kitap editörlüğü ve çevirmenlik yapan yazarımızın bu konudaki yetkinliğini kanıtlar nitelikteydi bence. Olaylara gerçekten şahitlik ediyormuşum hissiyle, o duyguları yaşayarak okudum ve sizlere de canı gönülden tavsiye ederim. Favorilerim arasına giren Mavi Dantel kitabını okumanızı ve Fahriye ile tanışmanızı çok isterim. :)

 


"Yaşamak, nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur." - Oscar Wilde

***
Finans alanında başarısını kanıtlamış olan Malo, bir proje için Bangkok'a gider. Fakat şehre vardıktan kısa bir süre sonra kulak misafiri olduğu bir konuşma tabiri caizse dünyasını başına yıkmıştır; Yaşamak için yalnızca birkaç ayı kalmıştır.
Hayata dair tüm umudunu keserek intihar etmeye karar verdiği sırada Phueng adındaki yaşlı kadınla tanışır. Bu esrarengiz kadın Malo'ya garip bir teklifte bulunur: Ölümünü otuz gün boyunca ertelemesini ve bu 30 günü satın almayı teklif eder. Malo kaderinin gidişatını değiştirecek deneyimleri içeren anlaşmayı kabul ettiğinde bu dünyada sadece "var olanlardan" değil, gerçekten "yaşayanlardan" olmayı da seçtiğinin farkında değildir.
~~~~
Ya yaşadıklarımız nesilden nesile aktarılan travmalarımızdan kaynaklanıyorsa? Kâinattaki hiç kimsenin sırrına eremediği, bambaşka bir plan varsa? Başımıza gelenler bir amaç uğruna yolumuza yerleştirilmişse? Bir romandan daha fazlası olan Yaşamadan Ölmeyeceğim, bizi varoluşumuzun derinliklerine doğru unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor ve hayal ettiğimiz hayatı yaşayabilmemiz için ilham veriyor.

~~~~
Merhabalar!
Öncelikle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı Kutlarım. 
Nice 98. Yıllara. 😍
Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü ile tanıştığım Maud Ankaoua'nın dilimize çevrilen ikinci kitabı ile geldim. :)
Ve en az ilk kitabı kadar severek okuduğumu söyleyebilirim. ♥
Malo'nun başarılı bir işi ve onu sevip güvenen iş arkadaşları olmasına rağmen hayatından umudunu kesip intiharın eşiğine geldiği anda karşısına Phueng'in çıkması onun için büyük bir işaretti bence. Bu olaydan sonraki 30 günlük süreç ise tam bir hayat dersiydi desem yanlış olmaz. Malo'nun deneyimlediği şeyler, Phueng'in öğretileri öyle anlamlıydı ki.. Çoğumuzun hayatında en az bir kez karşılaştığı durumlara farklı bir bakış açısıyla bakmasını sağlayacak olaylar ve yorumlardı. 
Spoiler vermemek adına olaylardan bahsetmeyeceğim fakat kitabın sonunda ortaya çıkan bazı gerçekler hem biraz hüzünlü hem de şok ediciydi. Özellikle sonunu okurken gözyaşlarımı tutamadığımı itiraf edeceğim. 
Yazarın iki kitabında da hayatın içerisinden konular seçmesi, sanki gerçek bir hikayeye tanıklık ediyormuşum hissi verdi. Böyle hissettiğim kitaplar ben de daha derin izler bırakıyor. Başarılı bir anlatıma ek olarak başarılı çevirisiyle kısa sürede okuyup bitirdiğim kitaplar arasında yerini aldı. 
Oscar Wilde'ın dediği gibi yaşamak ve var olmak arasındaki o farkı anlayacağınız, farklı bir bakış açısı kazanacağınız bu kitabı okumanızı isterim. Belki siz de benim gibi okuyup bitirdikten sonra "Yaşamadan Ölmeyeceğim" diye düşünürsünüz. :) 

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Orijina Adı:
Respire ! Le plan est toujours parfait
Adı: Yaşamadan Ölmeyeceğim
Yazar: Maud Ankaoua
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 304
Baskı tarihi: Nisan 2021

 


"Çölde başkalarının ayak izinden gitmek kolaydır. Önemli olan kendi ayak izini oluşturup diğerlerinin takip etmesini sağlamaktır."

~~~~
Muhsin, henüz 16 yaşındayken içindeki tiyatro aşkıyla ailesine başkaldırarak evi terk eder. Tiyatroya olan aşkı sonsuz olsa da bu uğurda yaşadıkları oldukça zorlu. Açlık, parasızlık, dış baskılar ve hatta savaş. Fakat Muhsin bunların hiçbirini kendine engel olarak görmeden, hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünerek ömrünün sonuna kadar tiyatro için çabalar. İstanbul'da başlayan tiyatro yolculuğu Paris, Berlin ve Stockholm'e kadar uzanır. Kendini ve ülkesini tiyatro konusunda ilerletip geliştirmek için çabalayan, aç kalarak sokaklarda yatmayı dahi göze alan Muhsin Ertuğrul'un hayatını okuyoruz.

~~~~
Fakat treni de çok sevmişti. Buharla çalışan bir zaman makinesiydi sanki içinde bulunduğu gürültülü makine. Hayatın ve zamanın içinden hiçbir şeye dokunmadan, sadece izleyerek geçip gidiyor, trenin hızı hayatın akışını dondururken, kendisini duran zamanın içinden geçirerek eşsiz bir deneyim sunuyordu. Şehirler, kasabalar, köyler, ormanlar, meralar, otlayan hayvanlar, trenin peşine takılan çocuklar...
~~~~

Muhsin Ertuğrul, ülkemizde batılı anlamda tiyatronun kurucusu kabul edilen, sinema alanında da Türkiye'de ilk önemli katkıları sağlayan tiyatro oyuncusu, yönetmen ve yapımcıdır.
İtiraf etmem gerekir ki bu kitabı okuyana kadar kendisini tanımıyordum. Yazarımız Orhan Bahtiyar sayesinde tanıştım, kendisine bu konuda teşekkür etmek isterim. :) 
Ne kadarı kurgu ne kadarı gerçek kestiremesem de Muhsin beyin tiyatro için çabalarına gerçekten hayran kaldım. Her şeyden önce genç yaşında ailesini bile karşısına alarak kendini büyük bir bilinmezliğe atması büyük bir cesaret örneği. Sonrasında verdiği savaşlar, kendini geliştirebilmek adına sınırlarını zorlaması çok etkileyiciydi bence.
Orhan Bahtiyar'ın kalemiyle Vecihi kitabıyla tanışmıştım. Muhsin kitabıyla daha bir sevdim. Ülkemiz için önemli işler yapmış insanlar hakkında böyle güzel kitaplar yazarak bizlerle buluşturmasının hoş bir şey olduğunu düşünüyorum ve severek okuyorum. :)
Sizler de benim gibi bu tür kitapları okumayı seviyorsanız, tiyatro ve sinemaya ilgi duyuyorsanız Muhsin kitabını okuyup Muhsin Ertuğrul ile tanışın derim. ♥

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Muhsin
Yazar: Orhan Bahtiyar
Yayınevi: İnkılap
Sayfa Sayısı: 344
Baskı tarihi: Haziran 2021


Merhabalar!
Uzuun bir aranın ardından geri geldim. :)
Görüşmeyeli nasılsınız? Umarım her şey yolundadır.
Hem kişisel yoğunluğumdan dolayı hem de ülkemizin geçirdiği kötü günlerde sosyal medyadan biraz uzaklaşmıştım. Neyse ki her şey yoluna girdi. Ben de sizleri çok özlediğim için daha fazla uzatmadan dönmek istedim. 💙

“Kapanmaz mı yaralarımız?” 
Çenesini yukarı doğru kaldırarak, “Asla,” dedi keskin bir dille. 
“Hiçbir zaman iyileşemeyiz biz. Ailenin açtığı yaraları hiç kimse, hiçbir şey kapatamaz.”  

💙💙💙 

Mihrinaz Akşahin, Azim Akşahin'in annesinin adını taşıdığı için ailesinin Halef'i olarak gördüğü, biricik torunu ve kıymetlisi. Genç kız dedesinin ilgisi ve sevgisiyle büyüse de anne-babasının yokluğuyla bir yanı hep eksik kalmış. Her şey yolunda giderken, bir gün bir olay patlak verir ve dedesi onu koruyabilmek için evden uzaklaştırır. Bu yaşına kadar dedesinin himayesinde yaşayan Mihrinaz ne yapacağını bilemezken, rüyalarında gördüğü adam, Zamir Hancıoğlu gelip onu kurtarır. Gizemli davranışları, sakladığı sırlar olsa da Mihrinaz içten içe ona güvenmekten kendini alıkoyamaz. 
Mihrinaz'ın kaçmasına sebep olan olay ne, ailesine neler oldu, Zamir onu nereden tanıyor, rüyalarına nasıl girebildi ve neler saklıyor gibi birçok soruya cevap aradığımız olaylar yaşanıyor.

💙💙💙

"Yıldızlar ve ay sarılmış. Sen de bana mı sarılsan?"

💙💙💙  
 Kitabın ilk sayfalarında, Mihrinaz ve Zamir'in rüyalarda buluşma kısmını okuduğum an bu kitap tam benlik dedim. Rüya görmeyi de rüyalarla ilgili şeyleri okuyup izlemeyi de çok sevmişimdir. 😍 
Tabii kurgumuz rüyalardan ibaret değildi. Akşahin ailesini tehdit eden tehlikeler, Mihrinaz'ın ailesini kaybetmesinin arkasındaki sırlar, Zamir'in Mihrinaz'ın rüyalarına girmesinin sebeplerini ve daha sonrasında onu korumak için yaptığı fedakarlıkların arkasındaki gerçeklerin oluşturduğu yoğun bir kurguya sahip. Öyle ki tam olaylar çözüldü sandığımız anda bambaşka olaylar başlıyor. :)
Mihrinaz Akşahin, şımarık ve bencil bir karakter gibi görünse de neden böyle davrandığını anlamak zor olmadı benim için. Cam fanus misali bir hayatı olan bu kızın bir yanı hep eksik kalmış. Dedesinin kanatları altında yaşamış olsa da ailesinin kaybıyla küçük yaşta olgunlaşmak zorunda kalmış. Dedesinin onu korumak için gizlediği geçmişi ile yüzleşmesini sağlayan ise Zamir oldu. 
Başlangıçta Zamir'i tam çözemedim, gizemli halleri yüzünden Mihrinaz'ı koruyor mu yoksa tam aksi bir durum mu var ortada diye düşünürken Mihrinaz gibi ben de ona güvenmek istedim. Tanıdıkça da bu hislerimin doğru olduğunun farkına vardım. Zamir'in Mihrinaz'a gerçekleri itiraf etmesi ile asıl bombalar patladı ve olayların daha yeni başladığının sinyalini vererek ilk kitaba veda ettik. Neyse ki çok beklemeden ikinci kitaba kavuştuk. Okumaya başlamadan önce yorumumu sizlerle paylaşmak istedim. Benim gibi bu tarz kurguları sevenler için de tavsiyemdir elbette. 💙

💙💙💙 

Nefesini yüzüme çarpmaktan çekinmeden, “Konuşmayacak mısın?” diye sordu merakla. Ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Beni o yönetiyordu ve böylelikle dans ediyorduk.
Yutkunarak, “Bu şarkının sözleri yok mu?” diye sordum. Saçmaladığımın farkındaydım ama söyleyecek başka bir şey bulamamıştım. 
Düşünmeden, “Var,” diye fısıldadı. Ela harelerim dudaklarından burnuna ve oradan da gözlerine doğru tırmandı. 
“Kovaladığım ışık sensin.”

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ 
Adı: Halef 1 ~ Düş 
Yazar: Leman Veli 
Yayınevi: Ephesus 
Sayfa Sayısı: 480 
Baskı tarihi: Nisan 2021 
Goodreads puanı: 3.92 / 5

 


Merhabalar!

Birazcık aradan sonra geri döndüm. :) Bloğumu ve sizleri epey özlemişim. Umarım her şey yolundadır. ♥

Denebunu.com'un Haziran ücretsiz kutularından bana da çıktı. İçeriği dolu dolu olunca neden sizlerle paylaşmıyorum ki dedim ve geldim. :)

Hatta bu kez tanıdıklarıma çıkan farklı içerikteki kutuları da paylaşacağım. 

 


"Silah ve sanat... Bir yanda ölüm, diğer yanda hayat... Bir yanda yok etme, bir yanda var etme... Bir yanda öldürmek, diğer tarafta ise yaşatmak..."


Merhabalar!

Bugün sizlere sanat ve polisiyenin çok hoş bir şekilde harmanlanmış olduğu İstanbul Portresi kitabından bahsetmek istiyorum. :)

~~~~

Sanal âlemde işlenen bir cinayet... İstanbul'un çeşitli noktalarına bırakılan üç cansız beden... 

 Doğu ve Batı resim sanatının öncüleri Vincent van Gogh ile Osman Hamdi Bey’i bir araya getiren akıl almaz olaylar silsilesi ve İstanbul'un kadim sokaklarında cirit atan Kaplumbağa Terbiyecisi kostümlü bir katil zanlısı... 

 İstanbul Pera Müzesi’nde başlayan macera, Paris Louvre ve Berlin Alte Nationalgalerie Müzelerine kadar uzandıktan sonra Eskihisar Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’nde son bulacak! İyilerin ve kötülerin iç içe geçtiği, Doğu ve Batı medeniyetlerinin harmanlandığı çok bilinmeyenli bir denkleme hazır olun! Şifre Bilimci Milas Ulukan ve Şifreli Dosyalar ekibinin başrolde olduğu soluk soluğa okunacak polisiye türünde bir İstanbul masalı..." (Tanıtım Bülteninden)

~~~~

Kayahan Demir'in kitaplarını sosyal medya hesaplarımdan görüp merak ediyordum ama en çok dikkatimi çeken İstanbul Portresi olmuştu. Hem hakkında okuduğum yorumlar hem de kapak tasarımı kitabı okumam için bir işaret gibiydi sanki. :) Arkadaşım hediye edince daha fazla bekleyemem deyip hemen okumaya başladım. 

Son yıllarda neredeyse her işimizi yapabildiğimiz sanal dünyanın faydaları saymakla bitmez fakat bir cinayet işlenmesi kulağa ürkütücü geliyor değil mi? Bu cinayetlerin Osman Hamdi Bey için hazırlanan müzede sanal olarak gösterildikten sonra işlenmesi, sonrasında ortaya çıkan cesetler ve ortalarda dolaşan Kaplumbağa Terbiyecisi kıyafetinde katil zanlısı. Akla ilk gelen bu cinayetlerin Osman Hamdi Beyle bir bağlantısı olup olmadığı oluyor. Şifre Bilimci Milas Ulukan ve Şifreli Dosyalar ekibi bu cinayetleri çözebilmek için işe koyulur. Bırakılan ipuçlarını takip ederken hem polisiyenin merakını hem de yazarımızın kurgu içerisinde İstanbul tarihi, Osman Hamdi Bey ve Vincent Van Gogh hakkında verdiği bilgilerle heyecanlı ve keyifli bir okuma oldu benim için. Özellikle Osman Hamdi Bey ile ilgili olan kısımlar çok ilgimi çekti. Kitabı okurken bir yandan da araştırma yapmaya başladım. Hayatına ve tablolarına dair yeni bilgiler edinmek oldukça heyecan vericiydi benim için.

Yoğun bir polisiye havası olmasa da olayların arkasında kim ya da kimlerin olduğunu öğrenme isteğiyle ve yukarıda bahsettiğim detaylar sayesinde kısa bir süre içerisinde okuyup bitirdiğim ve verdiği mesajları çok sevdiğim bir kitap oldu İstanbul Portresi. 

Şifre Bilimci Milas Ulukan ve ekibinin diğer maceralarını da merak etmeye başladım. Kitaplarını da listeme ekledim. :)

Bu tür kurguları okumayı seviyorsanız sizlere de tavsiye ederim. 

~~~~

Bugün sanatı ayrıştırırsak, yarın dünyadaki canlıları ‘insan, hayvan, ağaç’ şeklinde sınıflandırırız. Benzer şekilde insanları da kadın-erkek diye cinsiyetçi bir yaklaşımla ayrıştırıyoruz. Peki sonrasında ne mi oluyor? Güçlü olduğunu düşünen taraf, diğerini yok ediyor! İşte biz buna cinayet diyoruz.
~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
İstanbul Portresi
Yazar: Kayahan Demir
Yayınevi: Genç Timaş
Sayfa Sayısı: 240
Baskı tarihi: Ocak 2021
Goodreads puanı: 4.48 / 5

 


"Çünkü ben Anaida'ydım: Annesinin günahlarını taşıyan, babasının sessizliğinde kaybolan bir kızdım. Ellerim kanlı, gözlerim yaşlı olsa da her zaman özgürlüğümü arzulayacaktım."

Merhabalar!
Bugün fantastik bir kitap olan Ruhuma Dokunan Hayalet kitabından bahsedeceğim size. :)

Anaida, daha doğmadan ailesinin günahları sebebiyle lanetlenmiş ve doğduğu andan itibaren zihnindeki seslerle baş etmek zorunda kalmış genç bir kız. Yaşadıkları yüzünden psikolojik tedavi görmek zorunda kalmış fakat yaşı ilerledikçe kurtulmak yerine daha da artan bu sesler hayatını zehir etmeye kararlıdır. Bir gün, lanetinin onun için yazdığı kaderi yaşamaya mahkûm olduğunu anladığında varlığı çoktan başka evrene sürüklenmişti. Orası Efendi’nin Diyar’ıydı. Orada ruhlarla cesetlerin sonsuza dek sürecek savaşı vardı. İki taraftan biri kazanacaktı. Cesetlerin hükmü demek ruhların evrenden yok olması, ruhların hükmü ise cesetlerin olmadığı, sadece barışın var olduğu evren demekti. Anaida ise büyükannesinin ihanetinin bedelini ve kendi lanetini kırmak zorundaydı. Acılarla büyüyen, onu en yakın arkadaşı olarak gören lanetlinin tek çaresi ise ona sığınmaktı; bir ruha, Hayalet Adam`a. Onlar arasındaki çekim asırlar önce belirlenmişti. İki ruh, iki farklı beden fakat ortak olan tek şey, onların lanetiydi. Birbirileri idi. Bu lanet ise kesinlikle bir mühürle yok edilmeliydi. Aksi takdirde felaketin başlangıcı onlar olacaktı.(Tanıtım bülteninden alıntı)
~~~~
"Hissetmiyorum." dedim. O ise bu kez yarama baktı.
"Hissetmiyorsun; çünkü yaranı sardım.” 
Öyleydi. O şimdi bana yardım etmeseydi çoktan kan kaybından ölecektim. Fakat neden böyle oldu? Neden bir anda karnımda kocaman yara oluştu?
"Peki, her zaman saracak mısın?"
Dudaklarını birbirine bastırdı. Kurumuş dudakları sanki bir damla suya muhtaç gibiydi.
"Sarmamı ister misin?"
Başımı iki yana salladım. Hiç kimsenin yaramı sarmasını istemiyordum. Başımı kaldırarak ona baktım.
"Ben yaralanmamayı tercih ederim." 
Gözlerini devirip, "Yaralanmamayı tercih etmediğin belli." dedi. Omuz silktim.
"Haklısın, senin yanında her zaman yaralanacağım." 
Beni süzerek koltukta kanla kaplı olan kaba baktı. Onun da gözlerinde farklı bir ifade belirdi. Bu bizim bildiğimiz duygulardan değildi. Daha çok olacakları düşünüyor ve dediklerimi tartıyordu. Bana bakmadan, "Ama saracağım da..."
~~~~
Ruhuma Dokunan Hayalet, çıktığı andan itibaren dikkatimi çeken bir kitaptı. Instagramda tur hesabımız olan Tozlu Sayfalar ekibim ile birlikte okuma fırsatı buldum. Epeydir fantastik türde kitap okumadığımdan benim için farklı ve heyecanlı bir okuma serüveni oldu. Başlangıçta biraz ağır ilerliyor gibi hissettim çünkü ruhlar, hayaletler, cesetler vs. derken bambaşka bir evrenle tanışıyordum ve iş yoğunluğumdan ötürü kitaba yeterince odaklanma fırsatı bulamıyordum. Fakat tamamen odaklanmayı başarınca Anaida'nın heyecanlı yolculuğuna ortak oldum.Anaida'nın laneti yüzünden yaşadığı psikolojik sorunlar, Diyar'a gittiğinde karşılaştığı varlıklar ve durumlar karşısındaki hisleri başarılı bir şekilde yansıtılmıştı. Diyar'da bulunan ruhlar, cesetler vb. yaratıkların olduğu kısımlar benim için biraz gerilim unsuru olsa da merakım ağır bastı. Adeta bir film izliyormuş gibi okuyup bitirdim. Bu durum yazarımızın kurgu ve anlatım konusundaki başarısını açıklamam için yeterli olur sanırım. :)
Ruhuma Dokunan Hayalet, serinin ilk kitabı olduğundan kitabın sonunda bazı olaylar ve soruların cevabını öğrenememiş olmak beni daha fazla meraka sürükledi. Umarım devam kitabı için çok fazla beklemeyiz. ♥

~~~~
Kitabın Künyesi
Adı: Ruhuma Dokunan Hayalet
Yazar: Ulduz Makh
Yayınevi: Otantik
Baskı tarihi: Mart 2021
Sayfa sayısı: 512

 


Tür: Romantik, Fantastik, Aksiyon
Yayıncı: tvN
Bölüm Sayısı: 16
Bölüm Süresi: 1 saat
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore
Oyuncular: Lee Dong Wook, Jo Bo Ah, Kim Beom, Kim Yong Ji, Hwang Hee, Lee Tae Ri


Herkese iyi bayramlar! :)

Blogları Canlandırma Projesinin Nisan teması aile-çocuk idi. Bu temaya uygun olacağını düşündüğüm Yıldızları Yeniden Yakmanın Vakti Geldi kitabını okudum ve yorumu ile geldiim. :)

 


Merhabalar!
Adından da anlayacağınız üzere tatlı bir aşk hikayesiyle geldim bugün. :)


“Bazen ne yaparsak yapalım, alnımızda yazılanı yaşarız, önemli olan, her zorluktan sonra ayağa kalkış şeklimizdir...”

Akın Serikli, hayalini gerçekleştirerek öğretmenlik yaparken bir iftira sonucu ideallerinden vazgeçerek hayatına yeni bir yön vermek zorunda kalır. Yaşadığı bu olayın sorumlusu olarak hiçbir şeyden haberi olmayan, kendi hayatının zorluklarıyla boğuşmakta olan öğrencisi Aylin'i görür. 
Hikayemizin diğer kahramanı Aylin Erişçi'nin hayatı yeterince zorlu geçmiyormuş gibi, bu iftiralar ortaya atılınca daha da kötü bir hal alır. Acı bir kazada ailesini kaybeden genç kız, zaten yenik başladığı hayata sil baştan başlamak zorunda kalır.
Kader onlara ikinci bir şans vermek istercesine seneler sonra ikiliyi yeniden bir araya getirir.  Tarih tekerrür edip onları birbirine düşman mı edecek yoksa kalplerine düşen sevgi her şeyin üstesinden gelerek ikiliyi mutlu sona mı taşıyacak dersiniz?
~~~~
Kahretsin! Şu haliyle öyle güzeldi ki, tüm öfkesine rağmen onu kollarına alıp göğsüne basmak ve kederle puslanan o gözleri defalarca öpmek istiyordu.
~~~~ 
Aşk Sen Kokuyor kitabını geçen ay arkadaşlarım ile birlikte okumuştuk. Hemen okuyup bitirsem de iş yoğunluğumdan dolayı yorum hazırlamam biraz uzun sürdü. Severek okuduğum, Türk filmi tadındaki aşk hikayesini gecikmeli de olsa sizlerle paylaşmak istedim. 
Akın, zeki ve yakışıklı bir adam. Ailesini bile karşısına alabilecek kadar ideallerine bağlı. Bir iftira sonucu zorluklarla kavuştuğu hayaline veda etmek onu öfkeli ve hırslı biri haline dönüştürse de içindeki o Akın, hala varlığını sürdürüyor. Seneler sonra kaymakam olarak atandığı ilçede Aylin'le karşılaşınca gün yüzüne bile çıkıyor. :)
Aylin, babasının yaşattığı tüm zorluklarla baş etmeye çalışırken, adının karıştığı bu iftira ortaya atılınca tabiri caizse hayatı zehir olur. Ailesini kaybetmenin acısı da üzerine eklenince genç kız acımasız dünyada bir başına kalır. Neyse ki güzel yürekli insanlar var ki, ona destek olup ailesinin eksikliğini doldurmaya çalışır. Seneler sonra öğretmenliğe başladığında pamuk gibi kalbi sebebiyle Pamuk öğretmen olarak adlandırılır. :)
~~~~
“Hayat ne garipti! Karşınıza çıkan ve kötü dediğiniz olayda başrolde bulunan bir insan, hayatınızdaki birçok şeyin mimari olabiliyordu.”
~~~~
Aşk Sen Kokuyor, Mira Yelkenci'nin 3.kitabı ve diğerleriyle karşılaştırdığımda kurgu olarak hayatın içinden bir olaya tanıklık ediyormuş gibi hissettirdi. Anlatım tarzı olarak da daha bir gelişmiş ve farklı bir havaya bürünmüş hissettirdi. Özellikle kelime seçimlerinden dolayı farklı bir yazar okuyormuşum gibi geldi. :)
Kaymakam bey ve Öğretmen hanımın hikayesini severek okudum. Buna ek olarak yazarımızın alt metin olarak verdiği mesajlar da çok hoştu. Böyle ince düşünceler beni her zaman etkilemiştir. :)
Yaşamın içinden aşk hikayelerini okumayı seviyorsanız bu kitabı da okumanızı isterim. 💙

 


Mutlu akşamlar!

Nisan ayında okuduğum ve favorilerim arasına giren Cevf-i Leyl: Müphem kitabıyla geldim bugün. :)

 Merhabalar!

Geçen ay İlle Kitap bloğunun sahibesi İnci abla birlikte okumuş olduğumuz ve Blogları Canlandırma Projesi Mart ayı teması Kadın için seçtiğim kitap Gümüş Serçe ile geldim. Biraz gecikmeli oldu farkındayım ama iş yoğunluğumdan ancak fırsat bulabildim. :)

 


Merhabalar!

Bugün Gratis indiriminden aldıklarımla geldiim. 😊



wet n wild Color Icon Eyeshadow Palette 10lu Far Paleti Comfort Zone E759
İndirimli fiyatı: 22,75 tl
Ürünün özellikleri: 2 geçiş rengi hariç tamamı simli renklerden oluşan bir palet. Birazcık tozutması dışında pigmentasyonu ve kalıcılığı gayet iyi.

wet n wild Ultimate Brow Kit Kaş Far Kiti Ash Brown E963
İndirimli fiyatı: 15,25 tl
Ürünün özellikleri: Pigmentasyonu başarılı bir ürün, uzun süreli kullanmadığım için kalıcılığı hakkında net bir şey söyleyemiyorum. 




Bee Beauty Biotin ve Keratin Saç Bakım Maskesi
İndirimli fiyatı: 9,75 tl
Ürünün özellikleri: Yıpranmış saçları onarırken, besleyici ve canlandırıcı bakım yapmayı vadeden bir saç maskesi.
Tüm saç tiplerinde kullanıma uygun.
 

Benri Saç Maskesi Shea Butter ve Avokado
İndirimli fiyatı: 8 tl
Ürünün özellikleri: İçeriğindeki Avokado ve Shea yağı ile onarıcı bakım ve yoğun bir şekilde nemlendirmeyi vadeden saç maskesi.
Tüm saç tiplerinde kullanıma uygun.

Bee Beauty Saç Bakım Yağı 
İndirimli fiyatı: 8,25 tl
Ürünün özellikleri: İçeriğindeki Argan yağı ile saçı besleyip bakım yapar ve parlaklık sağlar.
İçeriğindeki bulunan vitaminler sayesinde saçın yıpranmasını önlemeye yardımcı olur.
Saçlara uygulanan ısıl işlemlere karşı direnç kazanmasını sağlar.
Tüm saç tiplerinde kullanıma uygun.

Inecto Hindistan Cevizi Yağlı Şampuan 
İndirimli fiyatı: 10,75 tl
Ürünün özellikleri: Kuru saç tiplerine uygun şampuan, saçları ipek yumuşaklığına kavuşturup kabarmayı önlemeyi vadediyor.

Benri Disk Pamuk
İndirimli fiyatı: 1,5 tl
Disk pamuğun özelliklerini anlatmaya da gerek yoktur sanırım. :D

***

Gratis indiriminden aldığım ürünler bu şekildeydi. Aralarında kullanmış olduğunuz ya da merak ettiğiniz ürünler var mı? :)

 Mutlu pazarlaarr!

Bugün size Andreas Ivanov ve Yasemin Ünsal'ın Türkiye'den Rusya'ya uzanan Uluslararası Bir Aşk Hikayesi ile geldim. :)

Andreas Ivanov, çapkınlığıyla neredeyse tüm dünyaya ün salmış, genç ve başarılı bir Rus iş adamı. Her günü başka bir güzelle geçiren ve işini pek de önemsemeyen Ivanov, babasının iş için gelen konuklarla ilgilenmesini istediğinde güzeller güzeli ve bir o kadar dikbaşlı kızımız Yasemin Ünsal ile tanışınca bambaşka bir adam oluverir. Tabii inatçı ve hırslı Yasemin'i elde etmek öyle kolay değildir. Ivanov tüm yeteneklerini ortaya dökerken, Yasemin de buzlar kraliçesi halinden taviz vermemekte kararlıdır. Sizce bu hikayenin kazananı Yasemin mi yoksa Andreas mı olacak?

"Sevmek güzel birine aşık olmak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır."

Hikayeyi Andreas Ivanov'dan dinliyoruz. Kitabın başında aşırı kendini beğenmiş ve kadınları umursamayan hallerini okumanın beni sinir ettiğini itiraf ediyorum. Sen nasıl bir insansın böyle derken Yasemin çıkageldi ve Ivanov'a dersini bir güzel verdi. :D

Yasemin'in güçlü duruşundan etkilensem de favori karakterim kesinlikle Zeynep. O olmasa Andreas'ın sürünen hallerini keyifle okurdum ama romantik tarafım, ikisinin mutlu olması yaptıklarını takdir ediyor. ^^

Uluslararası Bir Aşk Hikayesi, Mehtap Fırat'ın kalemi ile tanışma kitabım oldu. Ve çok da güzel oldu. Kadın bir yazarın, erkek karakter ağzından anlatımı bu kadar başarılı anlatmasını takdir ettim. Erkek karakteri öyle güzel yansıtmıştı ki yukarıda belirttiğim gibi okurken sinir krizlerine girdim. :D

Ayrıca Rusya'da bulunan tarihi yapıları ve diğer yerleri öyle güzel betimleyerek anlatılmıştı ki, içimde oralara gidip bu güzellikleri görme isteği oluştu.  

Ve bence kitabın en etkileyici yanlarından birisi farklı din, dil ve ırktan kişilerin birbirine aşık olmasını ve bu durumla verdikleri savaşın ele alınması.

"Haklısın. Aşkın dini, dili olmaz ama toplum için bu gerçek henüz kabul edilmedi."

Kitap okumakta zorlandığım bir dönemde, tatlı hikayesiyle bu durumu aşmamı ve keyifli vakit geçirmemi sağlayan bir kitap oldu  UBAH. Bay Ivanov ve Bayan Ünsal'ın İstanbul'dan Moskova'ya uzanan aşk hikayesini sizlerin de okumasını isterim. 💖

~~~~
"Aşk hiçbir zaman pişmanlık duymamaktır. Mükemmel değilsin. Seni şüpheden kurtarayım, tanıştığın o kız da mükemmel değil. Asıl soru birbiriniz için mükemmel olup olmadığınız. Dünyadaki her şeyi bilebilirsin ama bunu öğrenmenin tek yolu, denemektir."


Mutlu akşamlar 🙋🏻

Sizlere çok tatlı bir kitabın yorumunu getirdim. ❤️

~~

Albay Algor, Havtor gezegeninde yıllar boyunca dünyaya gidip görevini yerine eğitim almış ve bunun hayaliyle yaşamış. Hiç beklemediği anda sürpriz bir şekilde hayali gerçek olur ve insanını bulmak için dünyaya gönderilir. Kendini küçük kahverengi bir köpek bedeninde Şişli Cami'nin avlusunda bulan Algor'un zorlu macerası başlamıştır. İnsanı hakkında birkaç küçük ipucu dışında hiçbir şey bilmezken ve yabancısı olduğu İstanbul'da onun için birçok tehlike bulunurken görevini başarıyla yerine getirebilecek mi dersiniz? 

"Kendimi ne zamandır şımartmadığımı fark etmiştim. Oysa her gün sevdiğiniz bir şeyi sırf seviyorsunuz diye yapmalısınız. Faydalı olması gerekmez, neşe ve mutluluk salgılamanıza yardımcı olsun yeter."

Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Öyküsü, arka kapağını okuduğum ilk andan itibaren beni kendine çeken bir kitap oldu. Bir köpeğin bakış açısından olaylara bakmak ve insanları değerlendirecek olmak oldukça heyecan verici geldi. Hal böyle olunca hemen okumaya başladım. Albay Algor'un(nam-ı diğer Bobby Brown) Havtor gezegeninden dünyamıza, İstanbul'a gönderilmesiyle başlayan hikayede neler olabileceğini biraz tahmin ettim doğrusu. Üzülerek söylüyorum ama ülkemizde hayvanlara karşı yapılan onca kötülüğü görüp duydukça tahmin etmemek elde mi? Albay Algor'un da böyle kötü insanlarla karşılaşması ve yaşadığı zorlukları okurken yüreğim parçalandı. "İnsanlar nasıl bu kadar cani olabilir?" sorusu bir kez daha kafamda dönmeye başladı.

Albay Algor, çok güçlü bir karakterdi. Yaşadıklarından yaptığı çıkarımlar, insanını bulmak için verdiği mücadele beni çok etkiledi. Öyle ki kitabı okurken yeniden dönüp baktığımda bu kısımları hatırlayabilmek için birçok yerin altını çizdim.

"Aşkın beni başkalaştırdığı belliydi. Sadece aydınlık yanımı parlatmıyor, karanlığımı da büsbütün koyulaştırabiliyordu."

Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Hikayesi, hem farklı bir kurguya sahip oluşu hem de yazarımızın akıcı anlatımı birleşince tüm yoğunluğuma rağmen bir çırpıda okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Şimdiden Bobby Brown ile hasret gidermek için ara sıra tekrar açıp okumayı düşünüyorum.  Bu tatlı Havtorlu ile sizlerin de tanışmasını çok isterim. :)

"Kendi aşkının içinde yanmalısın Algor ve bunu yaparken de onun seni sevmesinin ya da sevmemesinin bir önemi olmamalı."




Adı: Seondal: The Man Who Sells the River | 봉이 김선달
Tür: Tarih, Komedi
Süresi: 121 Dakika
Yapım Yılı: 2015 - 2016
Ülke: Güney Kore - Dili: Korece
Oyuncular: Yoo Seung-Ho, EXO Xiumin, Ko Chang-Seok, Ra Mi Ran, Cho Jae-Hyun, Seo Ye-Ji, Jun Suk-Ho, Yeon Woo-Jin

KONUSU
Joseon krallığının son dönemlerinde yaşanan bir savaşta bir araya gelen ve hayatta kalmayı başaran Kim In Jong, Bo-Won ve Gyeon bir dolandırıcılık çetesi kurar. Yaptıkları planlar ile ülke çapında ünlenen bu çete büyük vurgun için hazırlıklar yapmaktadır. Fakat bu işi yaparken ülkenin en güçlü ve yetenekli adamını atlatmaları gerekmektedir. Planları işleyip büyük vurgunu yapabilecekler mi dersiniz? 

Merhabalar ^^
Görüşmeyeli nasılsınız? Ben yine ortalardan kaybolup geri geldim. :))
Eğlenceli bir şeyler ararken arkadaşımın tavsiyesi üzerine keşfettiğim ve başrolünde Yoo Seung Ho'nun rol aldığını görünce hemen izlemeye karar verdiğim Seondal filmi ile geldim.
Savaşın ortasında tanışan ve hayatta kalmayı başaran 3 adam ile başlıyor hikayemiz. Yoo Seung Ho'nun canlandırdığı Kim In Jong'un zekası ve diğerlerinin yetenekleri ile kurdukları dolandırıcılık çetesinin planları tıkır tıkır işlerken çetenin ünü ülkeye yayılır. Her görevde çıtayı biraz daha yükselten Kim In Jong, ticaretin en pahalı ürünlerinden tütünü çalmaya karar verir. Ülkenin en güçlü ve yetenekli adamını alt etmek için oldukça incelikli bir plan yapar ama uygulama kısmında neler olduğu izleyenlerin öğreneceği bir yanıt olsun. :)
***
Film savaşın ortasında başlayınca hüzünlü bir hikaye beni bekliyor galiba diye düşünürken yukarıda bahsettiğim 3 adamın savaştan canlı çıkmak için yaptıkları beni kahkahalara boğdu. Sonrasında çetenin yaptığı dolandırıcılık işleri ve karakterlerin muzip hallerini beni epey eğlendirdi.  

Mini minicik bir spoi olacak ama Seung Ho'nun şu hali aklıma geldikçe gülmekten kendimi alamıyorum. :D
Filmin ilk yarısı eğlenceli bir şekilde ilerlerken ikinci yarısı büyük planın verdiği aksiyon sebebiyle heyecanlı ve bazı gelişmelerden dolayı hüzünlü bir hal aldı. 
Bu kısımdan sonrası filme dair SPOİLER içerebilir, uyarımı yapayım. :)
Çetenin büyük vurgun için yaptığı planlar o kadar zekiceydi ki bazı kısımlarda "vaaovv! ne plan ama!" diye düşündüm. Çete üyeleri zeki olsa da karşılarındaki kişi de oldukça zorlu biri olunca olaylar daha da heyecanlı bir hal aldı ve film nasıl aktı gitti anlamadım.


Oyuncu kadrosu da oldukça başarılıydı. Ko Chang Seok ve Ra Mi Ran'ı genelde yan rollerde izliyoruz ve ben başarılı olduklarını düşünüyorum. Yoo Seung Ho ve Ko Chang Seok, geçen sene Memorist dizisinde yeniden bir araya gelmişlerdi zaten. :)

Son dönemde It's Okay to Not Be Okay dizisiyle gündeme gelen Seo Ye-Ji'ni kadroda görmek ise benim için sürpriz oldu. Bu filmde daha sakin bir roldeydi tabii. :))

***
Seondal: The Man Who Sells The River, hem akıcı olay örgüsü hem de başarılı kadrosuyla benim için keyifli bir filmdi. Tam aradığım türde nokta atışı bir seçimdi benim için. :)
Siz de benim gibi eğlenceli ve heyecanlı bir şeyler izlemek isterseniz, Seondal filmine şans verin derim. ♥
 



 Selamlar blog dostlarım!

1 aylık bir aradan sonra geldim. Görüşmeyeli nasılsınız? Ben buralarda yokken neler yaptınız? Biraz sohbet edip arayı kapatmayı isterim. :)

Buralarda yokken okuduklarımı ve izlediklerimi sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Bunlardan ilki ile başlıyorum. :)

~~~~

"Sevdiğiniz bir insanı kaybetmeye hiçbir zaman hazır olamıyorsunuz. Her ölüm biraz gizemli ve açıklanamaz oluyor ve her zaman hazırlıksız yakalanıyorsunuz. O yüzden yapabileceğiniz en iyi şey, elinizde kalanlarla idare etmeyi öğrenmek."

~~~~

Kitabın adından da tahmin edeceğiniz üzere, bir yas sürecini konu alıyor. Elvis'in uyurgezer olan annesi bir akşam yaşadığı kaza sonucunda hayatını kaybediyor. Bu olay sonrasında ailesinin yaşadığı yas sürecini Elvis'ten dinliyoruz. Elvis henüz 10 yaşında olsa da yaşının çok üzerinde zekaya ve olgunluğa sahip bir kız. Bilimsel gerçeklerle arası iyi olan kızımız, her yasın 18 ay sürdüğünü öğrenir ve kendisine bir yas çizelgesi oluşturur. Bu sayede annesinin yasını tutabilecektir. Fakat annesinin kaybından sonra tuhaf bir ruh haline giren babası ve uyurgezer olan ablası Lizzie ile ilgilenme sorumluluğunu üstlenir. Diğer yandan da annesinin ölümündeki tuhaflığına yanıt ararken, yetişkinlere taş çıkartacak bilgeliğiyle kendine hayran bırakıyor.

~~~~

"Köpekler hayata dair çok temel bazı şeyleri çoktan çözmüşler: Bir şeyleri kafaya takıp hayatlarını zehir etmiyorlar. Kalpleri her zaman daha fazla sevmeye açık."

~~~~

Yan Pasaj, yayın hayatına başladıklarından itibaren her kitabını büyük bir merak ve heyecanla beklediğim ve severek okuduğum bir yayınevi. Her Yas On Sekiz Ay Sürer kitabı hakkında konuşurken, büyülü gerçeklik akımıyla yazıldığından bahsettiklerinde daha bir meraklandım. Bu akımla yazılmış kitapları duyuyorum ama bu zamana kadar okuma fırsatım olmamıştı. Annie Hartnett'in bu kitabı ile türle tanışma fırsatım oldu. Türe yabancı olduğum için kitaba başlamadan önce çekincelerim vardı ama ilk sayfalardan bu hislerimin yersiz olduğunu, keyifli bir yolculuğun beni beklediğini anladım. Öyle ki normal şartlarda karakter ağzından anlatıma sahip kitaplarda biraz sıkılırım ama bu kitapta olayları Elvis'in bakış açısıyla okumak çok hoşuma gitti. Bazı kısımlarda olayın akışından başka konulara geçiş olsa da bu durum beni hiç rahatsız etmedi. Buna dayanarak akıcı bir anlatıma sahip olduğunu söyleyebilirim.^^

Elvis ise, olağanüstü bir çocuktu gerçekten. Bilgeliğine ve olgunluğuna hayran kaldım. Yaşadığı bu zor süreçte olaylara bakış açısı ve yaklaşımları bana da farklı bir bakış açısı kazandırdı. Sizin de Elvis ile tanışmanızı çok isterim. ♥

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ 

Adı: Her Yas On Sekiz Ay Sürer 
Özgün Adı: Rabbit Cake 
Yazar: Annie Hartnett 
Çevirmen: Acar Erdoğan 
Yayınevi: Yan Pasaj 
Sayfa Sayısı: 312 
Baskı tarihi: Kasım 2020 

Mutlu yıllar blog dostlarım! :)

Yeni yıl hepimize sağlık, mutluluk ve huzur getirsin inşallah. 💜

Zaman su misali akıp gidiyor, daha dün tüm umutlar ile 2020 yılına hazırlanıyorduk gibi hissediyorum ama şimdi geride kaldı bile. Yıl boyunca yaşadıklarımıza bakınca dileklerimizde onlara göre şekillendi sanki ne dersiniz? Şimdilerde en büyük dileğimiz sağlıklı bir şekilde rahatça dışarı çıkabilmek. Umarım tedavi konusunda yapılan çalışmalar olumlu sonuç verir ve normal hayatlarımıza dönmeye başlayabiliriz.

İyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bırakmışken gelenek haline gelen değerlendirmemi yapmak istedim ben de. Kendi küçük dünyamda neler yapmışım, 1 yılı geride bırakırken kendime neler katabilmişim diye dönüp bakmak ve bunları sizinle paylaşmak hoşuma gidiyor. Umarım siz de okurken keyif alırsınız. :)

1)Tutsak - Beyzanur Yılmaz

2) Rüyamsın - Mira Yelkenci

3) Kurallar Kitabı 1 - Merthan Demir

4) Çanlar Kimin İçin Çalıyor - Ernest Hemingway

5) Kendine Ait Bir Oda - Virginia Woolf

6) Aşk Dileği - Jill Shalvis

7) Frezya - Ezgi Hasret Bodur

7) Kızgın Tavada Aşk - Seda Meydan

8) Bitir - John Acuff

9) Elleri Olmayan Kız - Edith Eger

10) Şimdi Moda Pastel - Meredith Schorr

11) Ermiş'in Bahçesi - Halil Cibran

12) Av Dönencesi - Büşra Toraman

13) Kalbim Seni Unutmuşken - Fatih Murat Arsal

14) Bilinmeyen Adanın Öyküsü - J.Saramago

15) Kansız - Cenk Mustafa Güven

16) Fil Saati - Tuğba Sarıünal

17) Son Yıldız Sönene Kadar - T.Y.Mazer

18)Gölge - Cenk Mustafa Güven

19) Dikili İlişkiler - Haluk Tatar

20) Aşk Büyüsü - Tuğba Atıcı Coşar

21)  Birinci Kıyamet - Buğra Gülsoy

22) Aresin Çağı - Nurcan Balkanlı

23) Sirius Muhafızları -Serhat Batur

24) Bir Kırık Gençlik Hikayesi - Ayşe Demir

25) True Beauty (webtoon)

26) Biri Sizi Düşünüyor - N.G. Kabal

27) Annemin Saklı Defteri - Büşra Küçük

28) Huzursuzluk - Zülfü Livaneli

29) Saç Örgüsü - Laetitia Colombani

30) Ötekileri Görmek - Yağmur Ertekin

31) Yüzü Olmayan Adam - Sinem İşler

32) Elfida - Hülya Arzu Sönmez

33) Bana Bir Sen - Didem Öztepe

34) Gökten Üç Elma Düştü - Merve Duman

35) Konstantiniyye Oteli - Zülfü Livaneli

36) Ruhumdaki Kara Kutu - 

37) 29 - Poesis Kitap

38) Asmenin Rüyası

39) İki Ter Bir Düz - Güntülü Emre

40)Kuyumcu Çırağı - Arif Oruç

41) Ben Zaten Aşıktım Sen Üstüne Geldin - Deniz Ekin Purut

42) Akıl ve Tutku - Jane Austen (yarım bıraktım)

43) Yıldızın Değerini B.G.D.K - Adem Turan

44) Kara Düşen Ay Işığı - Lily Graham

45) Eksik - Fatma Katırcıoğlu

46) Katillimi Tanıyorum - Ramazan Cıcık

47) Evlendirme Defteri - Hanife Kırel

48) Tanrı Vermiş Pırasa, Hiç Yenir Mi Yarasa? - Metin Uca

49)Tutkunun Savaşı - Ayşegül Çiçekoğlu

50) Kum Gibi - Hatice Dökmen

51) Berceste - Esra Uzun

52) Sen Olduğunu Biliyorum - Elif Yağmur Urfalıoğlu

53) Kuşlar Yasına Gider - H. Ali Toptaş

54) Yeşilin Kızı Anne 1 -

55) Son Ada - Zülfü Livaneli

56) Mutluluğun Parfümü Y.A.D.G.K. - Virginie Grimaldi

57) İkinci Kıyamet - Buğra Gülsoy

58) Efsunkar - Arzu Khayal

59) Cellat'ın Kalbi - Büşra Toraman

60) Son Ada'nın Çocukları - Zülfü Livaneli

61) Yeşilin Kızı Anne 2 -

62) Derinlikte Saklı - Elif Kaplan

63) Fareler ve İnsanlar - John Steinbeck

64) Dört Anlaşma - Don M.Ruiz(yarım)

65) Nefes - Güneş Demirel

66) Çünkü Bir Anlamı Olmalı - Cem Güventürk 

~~~~


1) Vagabond 

2) The Alchemist

3) Kafalar Karışık

4) The Mandalorian

5) Kocan Kadar Konuş (tekrar izledim)

6) Six Love Story

7) Summer Love

8) Ruby Ruby Love

9) Your Name

10) Extraordinary You

11) Aşkta İki Hafta

12) The Good Place

13) Love 020

14) Itaewon Class

15) Forest

16) Friends

17) My Holo Love

18)  Run BTS

19) King of Masked Singer

20) Parasite

21) She Was Pretty

22) Bangtan Bomb

23) BTS Episode

24)When the Weather is Fine (yarım bıraktım)

25) Truman Show

26) Ruhların Kaçışı

27) Healer

28) Cebimdeki Yabancı

29) Küçük Cadı Kiki

30) Gilmore Girls

31) Malefiz

32) Crash Landing on You

33) Leon (Sevginin Gücü)

34) So I Married an Antifan

35) Terrace House: Tokyo

36) The King: Eternal Monarch

37) 7.Koğuştaki Mucize (Kore)

38) One More Happy Ending

39) Yüreğimin Sesi

40) Hospital Playlist

41) Unutursam Fısılda

42) Cake Boss

43) Secret Eaters

44) Kkondae Intern

45) Yol Arkadaşım - 2 

46) The Godfather 1

47) Aşk 101

48) Biz Böyleyiz

49) Yarına Tek Bilet

50) Schindler'in Listesi

51) Acı Tatlı Ekşi

52) Backstreet Rookie (yarım bıraktım)

53) Memorist

54) Twogether

55) The Secret Life of My Secretary

56) It's Okay to Not Be Ok.

57) Atiye 

58) Alive 

59) Tale of the Nine Tailed

60) Bir Başkadır

61) Yürüyen Şato

62) Start-Up (devam ediyorum)

63) Prenses Mononoke

~~~~~

Geçen seneki yazımda (bkz) favorilerim olarak bahsetmişim ama bu sene seçim yapmakta biraz zorlanınca tüm listeyi paylaştım, umarım uzunluğundan dolayı sıkılmamışsınızdır. :)

Okuma ve izleme anlamında hedeflerime tam anlamıyla ulaşamamış olsam da sonuçtan memnunum doğrusu. ^^

Siz hedeflerinizi tamamlayabildiniz mi? 

Listelerimizde ortak bir şeyler var mı çok merak ediyorum? Ortak olanları ya da favorilerinizi yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın. Sizinle sohbet etmeyi çok özledim! :)

***

Not: Blogta ayrıca yazısı bulunan kitap ve dizi-filmlerin linklerini ekledim, isimlere tıklayarak detaylı olarak okuyabilirsiniz. ♥