Kitap Yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 


"Çünkü her ne kadar kabullenmek ağır gelse de bütün kadınlar bir gün aldatılır. Menopoz gibi bir şey bu, biraz gecikebilir ama kimse elinden kurtulamaz. Sadece bazıları aldatıldığını hiç öğrenmez."

~~~~
Bir gün bulduğunuz bir not ile eşinizin sizi aldattığını öğrenseniz ne yapardınız?
Eşinizi karşınıza alıp bunun hesabını sorardınız değil mi? Böyle bir şey yaşamamayı temenni ederek, ben olsam bu şekilde davranırdım diyebilirim. Peki ya karakterimiz İnes?
Eşinin çantasında "Bayan Seninki" imzasıyla bir not bulan İnes, benim düşüncemin aksine eşinden hesap sormak yerine onu takip etmeye karar verir.
Yağmur bir kış akşamında acil işi için gitmesi gerektiğini söyleyen kocası Ernesto'yu takip eden İnes, onun ıssız bir ormanda bir kadınla buluştuğunu görür ve gizlice olanları izler. Ernesto ve kadın birden tartışmaya başlarlar. Şiddetli bir hal alan bu tartışmanın sonucunda korkunç bir olay yaşanır. Ve İnes'in bir karar vermesi gerekir. Eşi Ernesto'yu adalete teslim etmek ya da mutlu aile tablosunu devam ettirmek için bu olayın üzerini örtmek için gerekeni yapmak. İnes'in seçimi ve sonucunda yaşananları okuyoruz.
~~~~
"Bu hayatta her zaman hazırlıklı olmak lazım çünkü kimsenin bir garantisi yok. İnsan başına ne gelebileceğini asla bilemez."
~~~~
Yan Pasaj Yayınevi'nin favori yayınevlerimden biri olduğunu ve kitaplarına olan sevgimi biliyorsunuz. :)
Hal böyle olunca en yeni kitapları Bayan Seninki ile kavuşur kavuşmaz okumasam olmazdı. Yayınevinin okuduğum diğer kitaplarından farklı, polisiye türünde bir kitap.
-Buradan sonrası spoiler içerebilir- 
İnes'in aldatıldığını fark ettikten sonra soğukkanlılıkla kanıtları toplaması, eşini takip etmesi alışık olduğumuz karakterlerden farkını gösteriyor. Çoğumuz bunun hesabını sormak isteriz ve boşanmayı gündeme getiririz fakat İnes bunun aksine ailesini bir arada tutmak için fedakarlıklarda bulunuyor ve planlar yapıyor. Bu planlar o kadar detaylı ve ince düşünülmüş ki okurken şaşkınlık içinde kaldım. Ama gelin görün ki bu kadar uğraşa değmeyecek bir adam karşısındaki. Ernesto'ya o kadar sinirlendim ve saydırdım ki, ettiğim küfürleri buraya yazmamak için kendimi zor tutuyorum.
İkisi de kendi dertleriyle o kadar meşgullerdi ki ebeveyn olduklarını hiç akıllarına getirmemeleri de çok sinir bozucuydu. Kızlarının yaşadığı durumların farkında bile değillerdi. Ernesto'nun karakteri ortada ama İnes'in kızıyla ilgilenmiyor oluşuna hatta onu bir fazlalık gibi görmesine de çok sinirlendim. Değmeyecek bir adam için uğraşacağına kızına dön bir bak diyesim geldi. Sonunu okuduğumda ise tüm sinirim gitti ve kocaman bir oh olsun çektiğimi itiraf ediyorum. :)
Kitaba genel bir değerlendirme yapacak olursam; başlangıçta polisiye gibi görünen ama aile değerlerini ve psikolojik yapıyı ele alan derinlikli bir kitaptı. Her ne kadar okurken sinir krizleri geçirmiş olsam da farklı bakış açılarını fark etmemi sağlayan bir okuma oldu. 
Bu tarz farklı kurguları okumayı seviyorsanız Bayan Seninki kitabını tavsiye ederim.

 


ALINTILAR
Hızla geçen zamana yetişme telaşımızdan ne çok şey kaçırdık oysa zamanın ritmini yakalasaydık bunca nefes nefese kalmazdı kaderimiz.
~~~~
Okumak hayatın kargaşasında kalbini korumaktır.
~~~~
Her gözyaşının bir onuru var kimin için akıttığınıza dikkat edin. Sizden kopup ayrılan ne varsa bin bir ihtimal içinde de olsa bir ihtimal dönebilir ama gözyaşı asla. Bir çift göz ağlamak için kapanırken, duyguların bütün kapıları açılır her biri bir pay almak ister. Duyguların mücevheridir gözyaşı, kıymetini bilmek gerek.
~~~~
Bir efsane değildir iki aynı başın bir yastığa düşmediği, âlemde her şey çift, zıt kutuplar birbirine müptela, bir de aşk dedikleri bir kılıf o da ayrı bir muamma. O yüzden aşk yaşamayana efsane, yaşayana destan.
~~~~
Sustukların bazen anlatamadıklarını tamamlar. Susmuşsam sesimi duyun, konuşuyorsam sustuklarımı anlayın diye. Gürültülü bir gezegende, kendisinden başka kimseyi duymayan hatta anlamayanların içinde susmak nereden baksanız en asil eylem.
~~~~
"Bana umuda dair güçlü bir kelime söyle." dedim. Gülüsedi. Hepsi buydu.
"Kafam karışık." dedim, "Gülümse!" dedi.
"İçim kir pas içinde." dedim, "Gülümsemek süpürür." dedi.
"Bu da geçer mi?" dedim, "Gülümsüyorsan geçmiştir." dedi. Bunca dert bir gülüşün etrafında mı kümelenmişti? Hayret öyleymiş üstelik gülümsemenin mutlulukla bir alakası yokmuş ama gülümseyince mutlusun sanıyorlarmış.

****
KİTAP YORUMU

Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım. ^^
Birkaç aydır okuduğum kitapları sizlerle paylaşmadığımı fark ettim ve hemen arayı kapatmalıyız dedim. :)
Bu ay okuyup bitirdiğim kitaplardan biri olan Anne Sözü'nden bahsetmek istiyorum.
Yazarımız yaşadıklarından edindiği tecrübeleri, okuduklarından edindiği bilgi ve fikirlerini başta kendi kızı olmak üzere tüm kadınların faydalanabileceği bir kitap olması amacıyla kaleme almış Anne Sözü'nü.
Çocukluk döneminde karşılaştığı zorlukları, onun için çok kıymetli olan merhum dedesi Seyyid Muhammed Raşit Erol'dan öğrendiklerini ve onunla yaşadığı anılarını, evlilik hayatı ve dinimiz olan İslamiyet hakkında hem tecrübelerini hem de kendi fikirlerini bölüm bölüm bizlerle paylaşıyor.
 Bakıldığında sayfa sayısı olarak az görünse de dolu dolu bir içeriğe sahip bir kitaptı. Neredeyse her bölümde altını çizdiğim satırlar oldu. Aslında hepsini sizlerle paylaşmak isterdim fakat kitabın büyüsünü kaçırmamak adına birkaç tanesine yer verdim. :)
Anne Sözü yazarımızın kalemi ile tanışma kitabım oldu ve yazarlık konusunda başarısını anlamam için yeterli olduğunu söyleyebilirim. 140 sayfada derin düşüncelere dalmamı ve farklı bakış açılarını görmemi sağlayan okuma deneyimi yaşadım. Öncesinde diğer kitapları hakkında bilgim yoktu fakat Anne Sözü'nü bitirince diğer kitaplarını incelemek üzere kendime not aldım.
Sizlerde bu türde kitapları okuyup faydalanmak isterseniz Sadiye Erol Aykaç'ın Anne Sözü kitabını tavsiye edebilirim. :)


KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Anne Sözü
Yazar: Sadiye Erol Aykaç
Yayınevi: Nesil Yayınları
Sayfa Sayısı: 144
Baskı tarihi: Kasım 2023

 


"Sen Rubaro, asla kaybeden olmayacaksın. Ezilmemek için ezecek, yok edeceksin. Işık zayıftır, en küçük kuvvette sönüp gider. Güneşin bile bir gün vakti dolacak." 
Elinde, yanmakta olan bir şamdan tutuyordu. Diğer elini mumun üzerine bastırıp, ışığı söndürdü. 
"Ama karanlık bakidir."
~~~~
Merhabalar,
Birkaç aylık ayrılıktan sonra geri döndüm. Hem de blogger arkadaşım Duygu'nun kitabıyla. :)
Umarım görüşmediğimiz süre içerisinde sizin için her şey yolunda gitmiştir ve iyisinizdir.
Ben işin verdiği yoğunluk ve de yorgunluk sebebiyle kendime bile zor vakit ayırdığım bir süreçten geçiyorum. Ani değişiklikler, mesailer vs derken düzenimi ancak kurabildim. Haliyle kitap okumakta da biraz zorlandım ama Duygu'nun kitabının basılış sürecine de şahitlik ettiğim için onu muhakkak okumalı ve sizlerle paylaşmalıyım dedim. Lafı fazla uzatmadan başlıyorum.:)

Şifacının Kalbi Kitabının Konusu:
 Ölüm Terzisi, bir insan bedenine girerek felaketleriyle dünyayı karanlığa boğmak isteyen doğaüstü bir varlıktır. Onun karanlığına karşı savaşan ruh budayanlar, Ölüm Terzisinin ilk saldırısında kendilerini feda ederek ruh tohumlarına dönüşürler. Fakat Ölüm Terzisi kaybetmemekte kararlıdır. Yetiştirdiği çıraklar ile kötülüğünü yaymaya devam ederken, Şifacı Ubin ve Prens Çelekan tehlikenin farkına varırlar. Dünyayı kötülükten korumak için macera dolu bir yolculuğa atılırlar.
Şifacı Ubin ve Prens Çelekan'ın yolculuklarında başlarına neler gelecek?
Ölüm Terzisi'yle olan savaşlarını kazanabilecekler mi?
Merakı ve heyecanıyla okunan keyifli bir kitap.

~~~~
"Başaramamaktan korkuyorum. Onların karşısına çıkacak olmak..." Lafının gerisini getiremedi Çelekan. "Geçmişi değiştiremezsiniz ama gelecek için çok şey yapabilirsiniz. Kaygılarınızın sizi esir etmesine izin vermeyin."
~~~~

Blog sayesinde tanıştığım ve yazılarını severek okuduğum Duygu'nun kitabının çıkmış olması beni de çok heyecanlandırdı. Baskı sürecinde sürekli mesajlaşarak, her bir aşamadan haberdar olmak sanki kendi kitabım çıkıyor gibi hissettirdi. :))
Hal böyle olunca elime ulaşır ulaşmaz okumaya başladım ama yoğunluktan dolayı okuma sürecim birazcık uzun sürdü.
Fantastik türde olduğu için kurgulanan evreni ve karakterleri tanıma süreci olarak ilk bölümleri biraz ağır okuduğumu da itiraf edeceğim fakat her şeyi çözdükten sonra sayfalar nasıl aktı gitti anlamadım bile. Şifacı Ubin, Prens Çelekan, Rubaro ve İnume karakterlerinin her birini ayrı ayrı sevdim.


Ubin, hem fiziksel hem de ruhsal olarak şifa veren iyiliğin vücut bulmuş hali diyebilirim. Öyle naif bir karakterdi ki favori karakteriniz kim deseniz düşünmeden Ubin diyebilirim. :)


Rubaro ise bad boy severler için favori bir karakter. :))
Karanlığa hapsolduğunu düşünse de Ubin sayesinde gerçek benliğine kavuştu. 


Prens Çelekan'a da kalbimi bırakmadım desem yalan olur. Ona dair okumamız gereken daha fazla şey varmış gibi hissettirse de yazarımız gizemli bir karakter olarak yazmayı tercih etmiş. :))


İnume, savaşçı ve güçlü bir kadın karakterdi. Prens Çelekan gibi İnume içinde daha fazla şey okumak isterdim. :)

***
Şifacının Kalbi, bir yazarın ilk kitabı olarak başarılı bir şekilde kurgulanmış ve akıcı bir anlatıma sahipti. Eleştiri olarak söyleyebileceğim tek şey keşke biraz daha uzun yazılsaydı olurdu. :D
Hem heyecanla beklediğimiz o savaş anı hızlıca olup bitmiş gibi hissettirdi, hem de karakterlerden bu kadar çabuk ayrılmak istemezdim. Her birinin içerisinde gizlediği hikayeleri öğrenmek güzel olurdu. :)
Ayrılmak demişken de yazarımızın son kısımda yapmış olduğu bir sürpriz gelişme de çok kalbimi kırdı. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. 💔
Kitabın devamı olmayacak biliyorum ama bizlere sürpriz yapıp yazmaya karar verirsen harika bir detay olur sevgili yazarcım. :)))
Fantastik severlerin ve yeni başlamayı düşünenlerin Şifacının Kalbi'ni okumasını şiddetle tavsiye ederim efenim. 😇

Duygu'nun yazılarını ve hikayelerini okumanız için bloğunu da aşağıya bırakıyorum;

 


"Bu evde insana para, altın yüzük, baş harflerin işlendiği nevresimler miras kalmaz, burada ölülerin bize bıraktığı şey yataklar ve kızgınlıktır. Öfke ve geceleri yatacak bir yer, bu evde miras kalabilecek tek şey bunlar."

~~~~

KONUSU
20 ülkede 12 dile çevrilmiş bir kitap Tahta Kurdu.
Her ev, içinde yaşayanların izlerini taşır. Anneanne ve torunun birlikte yaşadıkları ev ise geçmişten bugüne orada yaşamış olanların izlerini kanlı canlı diyebileceğimiz şekilde taşıyor ve bu ailenin kadınları için asla çıkamayacakları bir hapishanede gibidir.
 Anneanne günlerini evde, dolapların içinde ve duvarların arkasındaki gölgelerle konuşarak geçirir. 
Torun ise buradan kurtulmak ümidiyle kasabanın en zengin ailesinin yanında çalışmaya başlar fakat yaşadığı bir olaydan sonra eve geri dönmek zorunda kalır.
Komşularıysa gündüzleri anneanne ve torununu görmezden gelse de geceleri gizlice ikilinin kapısına gelmekten kendilerini alamazlar.
Bu iki kadın yaşadıkları evin sırrını çözerken, birlikte yaşadıkları gölgelerin hayatlarındaki varlığının sebeplerini de öğreniyoruz.
Tahta Kurdu; şiddet, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumdaki tabakalaşmaya dair eleştirel bir gözle bakan gerilimi ve karanlık yönüyle gotik unsurlar taşıyan bir roman.

~~~~

"İnsan yalnız ve fakir olunca aynı dersi iki defa alma lüksü yoktur, bu evde bunu da çok iyi biliriz."

~~~~
Yan Pasaj Yayınevi, neredeyse tüm kitaplarını okumuş olduğum, favori yayınevlerimden biridir.  Her yeni kitap haberlerinde heyecanlanır, kitaplarını okumak için gün sayarım. :)
Hal böyle olunca Tahta Kurdu elime ulaşınca da hemen okumaya karar verdim. Okumakta zorlandığım süreçte bana ilaç gibi gelen bir kitap oldu. Bu garip aile neyin nesi, evlerinde neler oluyor ve kasabada yaşayan diğer insanlar neden onlardan uzak duruyor acaba merakıyla gerçek manada elimden bırakmadan okudum. :)
Yazarın toplumdaki sınıflaşma kavramını, kadınların gördüğü şiddet ve ayrımcılık konularını işleyiş tarzını ve verdiği mesajları çok sevdim. Kısa olmasına rağmen içi dolu olan ve etkileyici bir roman. Daha önce gotik türde bir roman okumamıştım ama Tahta Kurdu'ndaki gerilim ve karanlık detayların etkileyiciliğini gördükten sonra kesinlikle bu türde kitaplar okumalıyım dedim. 
Layla Martinez'in kaleminden okuduğum ve Türkçe'ye çevrilen ilk kitabı Tahta Kurdu. Umarım diğer kitapları da en kısa zamanda dilimize çevrilir ve okuruz. :)
Bu yılki favorilerim arasına giren Tahta Kurdu'nu sizlerin de okumasını çok isterim. Özellikle gotik türle tanışmak isteyenler muhakkak şans versin. <3

~~~~
" Aile böyle bir şeydir, bir avuç yaşayan ve bir avuç ölü ile kapana kısılman karşılığında sana yemek ve başını sokacak bir ev verdikleri yer." 
~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Orijinal Adı:
Carcoma
Yazar: Layla Martinez
Çevirmen: İrem Genç
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 112
Baskı tarihi: Haziran 2023